‘CHP’nin tek derdi 1940’lardaki düzene dönmek’

‘CHP’nin tek derdi 1940’lardaki düzene dönmek’

CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel ve İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’nun darbeyi çağrıştıran sözlerine tepkiler gelmeye devam ediyor. Haber7 yazarı Recep Bozdoğan, bugünkü yazısında CHP’nin içinde bulunduğu durumu eleştirerek,

Haber7 yazarı Prof. Dr. Recep Bozdoğan’ın “Mümkünse 40’lara dönelim, olmadı 70’ler de idare eder” başlıklı yazısı şöyle: 

CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’nun bize göre tuhaf, ancak kendisine pek yakıştırdığı sözleri, yetmiş yıllık demokratik hayatımızda CHP’nin bir arpa boyu bile yol alamadığını gösterdi.

CHP, 1950 yılından bu yana yapılan demokratik serbest seçimlerin hiç birinde tek başına iktidara gelecek oya ulaşamadı.

CHP’li yöneticiler, bu kronik durumu tahlil edip zihinsel ve yapısal problemlerini çözmeye odaklanmak yerine, sorunun kendisinde değil, halkta ve siyasî sistemde olduğunu iddia etti.

Bunun için “halka rağmen halk için” sloganını daima hatırda tutarak halka rağmen iktidara gelmenin yollarını aradı.

Zamanın CHP Genel Başkanı İsmet İnönü 18 Nisan 1960’ta Meclis’te yaptığı bir konuşmayı “Şartlar tamam olduğu zaman, milletler için ihtilâl meşru bir haktır.” sözleriyle tamamladı.

Ve sadece 39 gün sonra 27 Mayıs Askerî Darbesi oldu.

CHP yöneticileri de her fırsatta askerî darbeyi savundu.

Sadece CHP yöneticileri değil, o zihniyete yakın akademisyenler de eserlerinde bu darbeyi savundular ve meşrulaştırmak için ellerinden geleni yaptılar.

Bir grup subayın meşru hükümeti silah zoruyla devirerek ülke yönetimini gasp ettiği bu zorbalığı tanımlamak için “darbe” kavramını değil, zihinlerde bir tür “halk hareketi” çağrışımı uyandıran “ihtilâl” sözcüğünü kullanmayı tercih ettiler.

Bu konudaki ilham kaynakları ise elbette İnönü’nün Meclis’te yaptığı meşhur konuşma oldu.

Halkın sandıktaki tercihine indirilen “darbe”leri pek sevenCHP’nin,1960 yılından bu yana yapılan 16 seçimde aldığı oyların ortalaması %25,1.

%25 oy alan bir siyasî partinin tek başına Meclis’te çoğunluk sağlaması ve Cumhurbaşkanı seçtirebilmesi mümkün olamadığı için CHP, Canan Kaftancıoğlu’nun sözleriyle“başka bir şekilde” iktidara gelmenin hesabı içine girdi.

Canan Kaftancıoğlu kendi ifadesiyle “daha ileri” giderek“iktidar değişikliği değil bir sistem değişikliği” olacağını söyledi ve “böyle olacaktır” diye eklemeyi de unutmadı.

CHP’nin yıllardır kabak tadı veren tehdit edici üslubunda biraz “tonlama eksikliği mi var” diye düşünürken, meğer CHP Grup Başkan Vekili Özgür Özel, bu merakımızı giderecek tehditleri kürsüden bağıra çağıra çoktan savurmuş.

Özel’e göre “saray rejiminin”,güya Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin ve “saray düzeninin” güya devletin genel işleyişinin sonu geliyormuş.

AK Parti döneminde yapılan atamaların da güya sonunu geliyormuş.

Özel’e göre AK Parti döneminde atanan ve siyasî iradenin talimatlarını uygulayan bürokratlar görevlerini “devlet memuru” gibi yapmıyormuş.

Özgür Özel acaba nasıl bir devlet memuru hayal etmekte, Yeşim Meltem Şişli gibi mi?

CHP döneminde İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne atanan Yeşim Meltem Şişli, inancı gereği başını örten gencecik kızların karşısına geçip utanmadan, sıkılmadan ve yüzü kızarmadan“Bu yaz sıcağında başörtüsünü nasıl takabiliyorsunuz? Zor olmuyor mu öyle kapalı olmak, kokuyorsunuz da, ayrıca birçoğunuz da bekârsınız. İsterseniz sizi bu akşam itfaiyecilerle bir araya getirelim, tanışırsınız” deme saygısızlığını gösterebilmiştir.

Yeşim Meltem Şişli gibi CHP’nin örnek devlet memurlarına(!) Sayın Özgür Özel acaba nasıl bir tepki göstermişti?

Oysa aynı Özgür Özel hızını alamayarak AK Parti döneminde atanan bürokratların muhtemelen tamamını “hangi ülkeye hizmet ettiğini bilmeyen bürokratlar” olarak yaftaladı.

Nasıl bir kin ve nefret bu?

“Liyakatsiz” ve “sadakatsiz” olduklarını da eklemeyi unutmadı.

CHP’nin üst düzey iki yöneticisinin darbe tehdidi kokan tezviratlarının arka planında muhtemelen son yerel seçimlerde CHP-İYİ Parti-HDP-Saadet Partisi örtülü-örtüsüz ittifakının yanı sıra sayısız marjinal partinin ve hareketin koalisyonu ile kazandıkları belediyeler yatmakta.

Söz konusu seçimde CHP’nin oyları, kırk yamalı bohça ile ancak %30,1’e ulaşabildi.

CHP’lilerin sevinçten ne yapacaklarını şaşırdıkları bu oran, AK Parti’nin hiçbir zaman düşmediği bir seviye.

AK Parti’nin %50’yi bulan parlak seçim zaferlerinde bile hiçbir yöneticiden ne Canan Kaftancıoğlu’nun ne de Özgür Özel’in sergilediği küstahça sözler ve tehditler duyulmadı.

Yine 1994-2019 yılları arasında İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde görev yapan hiçbir genel sekreter yardımcısı Yeşim Meltem Şişli gibi de haddini aşmadı.

CHP’yi ve müttefiklerini kendilerince umutlandıran bir diğer husus da muhtemelen Koronavirüs pandemisi sürecinde alınan tedbirlerin ekonomide resesyona neden olabileceğine dair temennileri olabilir.

Ancak, devletin zamanında aldığı ve kararlılıkla uyguladığı tedbirler ve Türkiye’nin on yedi yıldır sağlığa yaptığı olağanüstü yatırımlar sayesinde, çok şükür ki dünyaya örnek olabilecek bir başarı hikâyesi yazıldı.

Türkiye, dün Sayın Cumhurbaşkanımızın açıkladığı gibi hızla normalleşme sürecine girmekte.

Dinamik Türk ekonomisi de Koronavirüs’ün neden olduğu kayıpları hızla telafi edecek potansiyele sahip.

Türkiye 2023, 2053 ve 2071 hedeflerine emin adımlarla yürümeye devam edecek.

Ancak, yine de tedbiri elden bırakmamak gerekir.

Çünkü CHP’nin darbeler konusunda sicili hiç de temiz değil.

Nitekim Kemal Kılıçdaroğlu 15 Temmuz hain darbe girişiminde darbecilerce Atatürk Havalimanı’ndan Bakırköy’e uğurlandı.

Bakırköy’de ise bol telveli Türk kahvesi eşliğinde darbe girişimini âdeta tiyatro izler gibi seyretti.

O karanlık gecede birçok CHP’li darbe girişimine karşı koymak şöyle dursun, tencere tava eşliğinde casserole senfonisine soyundu.

CHP’nin tek derdi var; o da 1940’lardaki kendi “Belle Époque” düzenine geri dönmek ve yarım kalan işini tamamlamak.

Bu mümkün değilse 70’lerdeki sosyal demokrat belediyeciliğin sözde “DolceVita”sına dönüş de idare eder.

Tek başına iktidara gelemiyor, bari perde gerisinden devleti kumanda edebileceği bir imkâna kavuşsun.

Bu sağlanıncaya kadar hiçbir CHP’li yöneticinin başını yastığa huzurla koyacağını zannetmiyorum.

O kadar badireden geçen yüz yıllık Türkiye Cumhuriyeti’nde CHP’nin bir arpa boyu yol alamaması bunun en büyük göstergesidir.

Rahmetli Ecevit’in dediği gibi bu CHP asla iflah olmaz.

Bu zihniyetteki CHP’nin demokrasi, barış, hak, hukuk edebiyatına da aklı başında kimse kanmaz.

Cumhurbaşkanımız Tayyip Erdoğan’ın sık sık söylediği gibi Türkiye’nin en büyük sorunu ana muhalefet.

Onun da adı maalesef yüz yıllık Cumhuriyet Halk Partisi.

Kalın sağlıcakla.

Sosyal Medyada Paylaşın:

BİRDE BUNLARA BAKIN